24 Ağustos 2015 Pazartesi

Yaşamınızın Mimarı Olun

Herkese Merhaba,

Kişisel gelişim yolculuğumda artık bilgilerimi paylaşmak istiyorum. Bu niyetle yeni bir blog açtım.

http://canaybahsiilgin.blogspot.com.tr/

Yaşamınızda yeni bir yolculuğa çıkamaya hazır mısınız? Öyle ise yapmanız gereken ilk şey beni takibe almanız :)

Hem kendim için hemde sizler için değişimin başladığı gün olsun bugün :)

görüşmek dileğiyle :) :)

10 Mayıs 2014 Cumartesi

ANNEYİM BEN...

Her şey tam 27 ay önce başladı. O zamanlar küçücük varlığı ile  hayatımı  bu kadar değiseceğini tahmin bile edemezdim.
Her insanın hayatında bir dönüm noktası vardır. Kimin yeni bir iş, kiminin bir evlilik, kiminin de bir çocuk olabilir. Benim için de çocuk oldu. Geçen günlerde katıldığım bir eğitim de hayatınızı değiştiren, en önemli başarınız nedir?  diye soruldu. Hic düşünmeden çocuk doğurmak dedim... Evet, 9 ay boyunca bir mucizeyi içinde büyütmek, kimsenin bilmediği hissetmediği tepkileri sana özel bir şeklinde yaşamak ve sonunda mucizeyi kucağına alabilmek bence bir kadının yaşayabileceği olağanüstü şey... Hayatta bundan daha güzel bir başarı olabilir mi?

Doğduğu gün, hayatımın dönüm noktasıdır...

Onunla birlikte hayatım rengarenk oldu. Basit mutluluklar tekrar girdi hayatıma,evde saklambaç oynamak hiç bu kadar zevkli olmamıştı. Söylediğim şarkılara alkış tutan bir hayranım da hiç olmamıştı. "fışfış kayıkçı, kırmızı balık, Ali babanın çiftliği" en favori şarkılarım oldu tekrardan... Sırf bir lokma daha yesin diye nasıl kırk takla atılabildiğini öğrendim....  televizyon izlemeden de vaktin geçebileceğini gördüm... "azı azdırır, köpek kudurtur" sözünün doğruluğunu çok daha iyi anladım.

Ve en önemlisi, "ııhhh ıııhhh" lardan ibaret olan bir dili tercüme edebilmeyi öğrendim.

Doğduğu gün, duygularımda değişti..

Artık bütün çocuklar benim...

Tanımadığım, bilmediğim bir çocuk ile ilgili bir haber duyduğumda sabahlara kadar dua edebilirim... Bir yerde evladı için ağlayan bir anne olduğunu öğrendiğimde bende onunla tek yürek olabilirim... Yolda tökezleyen, düşen bir çocuk gördüğümde annesi gibi bende müdahale edebilirim ya da en azından iyi olduğuna emin olana kadar beklerim... Hele yeni doğmuş bir bebekle mücadele eden bir anne gördüğümde dayanamayıp yardım ederim ya da en azından üzülme hepsi geçecek dercesine bakıp gülümserim. Çünkü bir anneyi ancak en iyi bir anne anlayabilir.

Sokak çocuklarına daha dikkatli bakar oldum, hele de kucakta uyuyan çocuklara, her birinin simasını tek tek kazıyorum zihnime, olur ya bir yerde yüreği yanan bir anne varsa...

Geçenler de bir arkadasım, anne olmak nasıl bir duygu diye sordu? aslında anlatılmaz yaşanır ama genede dedim ki,
Anne olmak, fedakarlıktır.
Anne olmak, sonsuz sabırdır...

"Sabaha karşı üşüdüğün anlar olur ya, hani sıkıca yorganına sarıldığın, içinin titreşimi anlar. Hiç bir kuvvetin seni yataktan çıkaramayacağını düşünürsün. Aklına ilk evladın gelir ya o da üşüyorsa dersin ve çıkarsın yataktan, sırf onun üstünü örtmek için..."İşte böyledir anne olmak...

Uykusuz geceler, bitmek bilmeyen tekrarlar ama her şeye rağmen seni karşılıksız seven bir mucizenin olduğunu bilmektir anne olmak...

Annelik öyle güçlü bir duygudur ki evladın için, hiç düşünmeden canını verebileceğin gibi can da alabilirsin...

Birtanecik annemin ve tüm annelerin, anne adaylarının anneler günü kutlu olsun.


13 Mart 2014 Perşembe

Aramızdan Bir Melek Ayrıldı...


Sabaha kadar meleğimi seyrettim. Tam 16 aydır bizim hayatımızda ve onun için yaptığım ve yapacağım şeyleri düşündüm. Canı için canımı verebileceğimi düşündüm… Uyuyamadım…

 Aklım almıyor bu yaşananları, söylenenleri…

Ben bir anneyim. Hayatta en büyük acı ne diye sorsalar, “EVLAT” acısı derim.  Ve bugün Gülsüm anne hayatında asla eskisi gibi olamayacağı bir acıya sahip artık. Canının canı gitti hayatından.

Sıkıca sarılıyorum kendi yavruma, kokusunu içime çekiyorum defalarca… Tek dileğim birlikte uzun ve sağlıklı bir ömrümüzün olması L

269 gün önce hayat, Berkin ve ailesi için duruyor. 269 gün bir umutla yaşıyorlar eski günlerdeki gibi olabilmesi için. Belki de çoğumuzun aklından çıkmıştı hayata tutunma mücadelesi. Derken 45 kilodan 16 kiloya düştüğünü duyduk ve 1 gün sonrada belki çoğunuzun uykuda olduğu bir saatte sessizce aramızdan ayrıldı. Aramızdan ayrılmasının bile bir komplo olduğunu düşünenler var  ve hatta utanmadan dile getirenler olmuş.

 Bir anne düşünün, canı komada, o her gün her saniye bir umutla iyileşmesini bekleyen, küçücük bir tepkisini görebilmek için gözünü kırpmadan onu izleyen bir anne…. O beklerken yavrusu 45 kilodan 16 kiloya düşmesine rağmen umudunu kaybetmeyen bir anne, iyileşsin ben onu eski kilosuna döndürürüm, misler gibi bakarım diyen bir anne… küçücük umutlardan büyük büyük hayaller kuran bir anne, alet eder mi yavrusunu kötü niyetli komplolara...

Evlat acısı bu, tarifi yok.  Anne olunca anladım ki, ben yavrum için dünyaları yıkarım.

Yazıklar olsun…

İsyan etmek istiyorum, haykırmak var gücümle… Rahat bırakın Berkin’imizi gittiği yerde rahat rahat uysun, rahat bırakın annesini acısını yaşasın. Ben bir anneyim ve tüm kalbimle Berkin kuzum için dua ediyorum.

Ama lütfen bu acıyı anlamıyorsanız susun, saygı duyun. Acının dini, ırkı, milleti, siyasi görüşü yoktur… Acımıyorsa hala içiniz mateme saygı duyun ve sessiz kalın….

 

11 Aralık 2013 Çarşamba

Yeni Bir Baslangıç


Ela doğduğundan beri tek istediğim şey, bana bağımlı bir bebek olmaması. Bensizde idare edebilmesi. Hayatın neler getireceği belli değil. Her anne gibi bende Meleğimin her anında yanında olmak istiyorum. Ama hayat bu, erken olmaması için dua ediyorum...

Tabi ben böyle düşündükçe aksi oldu ve Ela yapışık ikiz gibi sürekli benimle. En kötü alışkanlığımız da meme de uyuması. Eve gelmem ile birlikte tüm biberonları red ediyor ve sadece beni istiyor. 
Karar vermesi, yapması kadar zor bir süreçmiş memeyi bıraktırmak... Bu kararı vermemdeki en önemli etken artık çok yorgun bitkin birine dönüşmüş olmam. Yaşına gelsin uykusu düzelir diyenlere inat Ela daha da kötüye giden bir uyku grafiği çizdi. Saat 23.00 gibi uyuyup saat başı uyanması ile sabahı sabah etmemiz artmaya başlayınca iş yerinde kendimi bu konuyu düşünürken buldum.

Ne kadar da zormuş canının canı için bu kararı vermek ve uygulayabilmek.

Çalışan bir anne olduğum için gündüzleri biberon ile uyumaya alışıktı. Önemli olan gecede bu alışkanlığını devam ettirebilmek. Aslında bir uyku aracının olması taraftarı değilim. Ama teorikte bildiğin şeyleri uygulamada yapamadığını yaşayarak gördüm :)

Kendimi 1 hafta boyunca bu sürece hazırladım. Karar vermiştim cuma akşamı meme de uyumayacaktı. 5 gün boyunca her gece Ela'ya da fısıldadım. Perşembe gecesi sürekli "bu gece son, her şey senin daha özgür bir bebek olabilmen için, seni çok seviyorum ve hep yanındayım" dedim.Son geceyi hiç unutmamak için her anını zihnime kazıdım. Gözyaşlarım içime akarken onun gözleri kapalı huzur içinde emişini seyrettim. Asla unutmayacağım mükemmel bir anı benim için...

Bu bir ayrılık değildi aslında yeni yepyeni bir başlangıç olacaktı.

Tabi hiç kolay olmadı....

Cuma gecesi gelip çattığında iki biberon hazırladım. gündüzleri tek biberonla uyuyabildiği için ikincisi yedekti... yatağa koydum biberonu verdim. gözlerini kapatarak içmeye başladı. Allahım bu kadar kolay mı olacak derken süt bitti ve bizim ki başladı ağlamaya, kucağıma aldığım, sarıldım. Ama uykusu gelmiş küçük meleğim gözlerini ovuşturarak ağlıyor ve deli gibi beni ısırıyordu Kollarımı, boynumu... dikkatini dağıtmaya karar vererek odadan çıktık. İşe yaradı ve sakinleşti. Kucağımda evi gezmeye başladık. Tekrar odasına gidip ikinci biberonu Ela kucağımdayken verdim, içmeye başlayınca hemen yatağa koydum bu sefer işe yaramadı başladı tekrar ağlamaya:(  Hemen aldım kucağıma o ağladıkça ben ağladım öyle zor geldi ki bir ara dayanamayıp vermek istedim. Vicdanınızla da ayrı bir mücadeleye giriyorsunuz. gene odadan çıktık, hemen sakinleşti. Bu sefer odaya dönmemiz daha kısa sürdü. Gene kucağımda biberonu verdim, yatağa koydum, tam uyuyacak derken sütü bitirdi ve tekrar ağlamaya başladı... bu döngü 3. biberonu bitirene kadar devam etti. 2 saatin sonunda biberon ile uyuyakaldı. "oldu mu, bu kadar mıydı? peki gece uyanınca ne olacaktı? " düşünceler zihnimden geçerken bende uymuşum. gece 3 kere uyandı, ilkinde kucağımda tekrar uyutabildim, ama diğer uyanmalarında süt vermem gerekti. beklediğim kadar zor olamaması beni şaşırtmış ama bir o kadar da mutlu olmuştum.

Tam böyle 5 gün geçti... en zoru da uykuya geçiş süresiydi.Uykusu var uyumak istiyor ama uykuya geçecek aracı yok. ...  İlk 3 gün, azalarak devam etse de, çok ısırdı, saçımı çekti, vurdu... uykuya geçtikten sonra ise gecelerimiz daha kolaydı.

Bu kararı verirken o kadar kızım odaklıydım ki kendimi unutmuştum. İkinci gün feci bir ağrı ve şişkinlikle uyandım. Hemen doktoruma aradım bir ilaç önerdi. "İlacı içi ağrıların devam eder ve çok dayanamazsan bir kere sağ, ama fazla değil" dedi. Biraz ıstıraplı da olsa onu da atlattım.

Şimdi nasılsınız? diye sorarsanız çok daha iyiyiz. Üzerinden iki hafta geçti ve daha rahat uykuya geçiyor, 3 biberon ile başlayan uykuya dalışlarımız 1,5 biberona düştü. Geceleri ise sık uyanmalarımız çok azaldı. bazen 3-4 saatte bir uyanıyor ki benim içim bir mucize. gece uyanmalarını da bazen  pış pış ile bazen de su ile uyutarak idare ediyorum. Gece beslenmesini istemediğimden çok nadir gece sütü veriyorum. Baktım uyumuyor, yaptığım her şeyi reddediyorsa "acaba acıktı mı?"düşüncesiyle sulandırılmış süt ile idare ediyorum.

Bu süreçte en büyük destekçim ise eşimdi. Sağ olsun sonuna kadar benim yanımda oldu. İçim acıyor deyip ağladığımda her anda benim mantığım oldu ve en doğrusunu yapıyorsun diyerek desteğini eksik etmedi.


Bu arada bir teşekkürüm var.

Bu sürece karar verirken acaba yapabilir miyim diye düşündüğüm bir anda aşağıdaki linkte yer alan yazısını okuyarak beni yüreklendiren, süreci yaşarken 5 gün boyunca attığım her e postama hızlıca dönüş yaparak desteğini eksik etmeyen (öyle ki doktorumdan bile hızlı dönüş yaptı) SocialMom Çağla Hanım'a çok çok çokkk teşekkür ederim....

http://socialmom.blogspot.com/2013/11/memeden-kesme-maceramz.html




Bir anne için küçükte olsa bir ışık olma dileğiyle...



9 Kasım 2013 Cumartesi

Bir Anne Doğdu...


01.11.2012 saat 21.58 ilk karşılaşmamız...

Daha dünmüş gibi aklımda. Buruş buruş tenin, incecik çıkan sesinle işte bebeğin dediklerinde göz yaşlarıma hakim olamadım. Masum çığlıklarınyla benim yanına geldiğinde susabilmem ise ne kadar da olağanüstüydü.

Derler ki "Bir bebekle birlikte bir anne doğarmış"

O gün seninle birlikte yeniden doğdum güzel kızım. İlk başlarda her şey ne kadar da zordu. Özellikle de senin için... bildiğin küçük dünyandan çıkıp gelmiş bambaşka bir dünyadasın. Farklı seslerin, farklı renklerin olduğu kocaman bir dünya. Bu büyük dünyada tek bildiğin koku bendim. O yüzden sana sıkıca sarıldım. Kucağa alışır diyenlere inat seni hep kucağımda taşıdım. "Korkma Meleğim ben buradayım" dedim hep kulağına ve "seni çok seviyorum" diye de devam ettim.

Hele o cennet kokun yokmuydu. Ellerim bile sen kokuyordum meleğim, hala da mis gibisin...

Gündüzleri bir şekilde idare etsekte her şey geceleri başlıyordu. Akşam üzeri başlayan ve gece 3 'e kadar devam eden krizlerini hatırlıyor musun? sana o dönem ne şarkılar bestelemiştim. Sen kucağımda, kulağına şarkıları fısıldarken evi nasılda arşınlardık. Ela'nın gazlarını napalım? Diye başlayan ve ara ara mırıltılarınla eşlik ettiğin şarkılarımız... Zor gecelerdi ama seninle geçirdiğim en özel gecelerdi.Tam 4 ay sürdü Kolik ile mücadelemiz. Sonunda sen kazandın ve bir anda bitti. Bir gaz çıkarmanın da ne kadar önemli olduğunu sayende öğrendik. Büyük insan gibi çıkardığın gazların evde bayram havası yaratırdı.

İlk banyonu hatırlıyor musun? Avuçlarını nasılda sıkmıştın. Kısa zamanda en rahat ettiğin ikinci yer suyun içi olmuştu. Su kuşu olduğunu keşfettiğim anda da Aquababies çılgınlığımız başlamıştı:) 5. Hafta süren müthiş bir deneyimdi.

Kış bebeği olmanın tadını evde doyasıya zaman geçirerek çıkardık. Sen ve ben sıcacık evimizde.... İlk kar yağdığında da seninle evdeydik. Odandan ne güzelde seyretmiştik. Sıcacık evimizde birlikte olsakta  ziyaretçilerimiz hiç eksik olması. Allah ta eksik etmesin hayranların her gün geliyor.

Peki ya ilk ayrılık.... 6. ayınla birlikte işe başladığım gün benim hayattaki en zor günümdü. canımın canından ayrı, bir yanım eksikti. O günlerden kalma içinde hala bir burukluk vardır. çok şanslıydık ki o dönem Babaannen sana baktı. öylede güzel baktı ki canının canına, hakkını ödeyemeyiz.

İlk tatil nasıldı? Güneş ve Deniz...

Bizim gibi araba ile gezmeyi seven bir çifte uyum sağladığın için sana çok teşekkür ederim Meleğim. Koca yazımız ne kadar da hızlı geçti. Seninle bol bol gezdik, bol bol yüzdük....

Bana özel attığın kahkahalar nasıldın başlarda öyle somurtkan ve ciddi bir bebektin ki, kimse inanmıyordu senin güldüğüne. Şimdi ise biri "hişt" dese hemen gülüyorsun.

Sanırdım ki sadece ikizler de olur, birinin canı acıdığında diğerininde acımasının... "içim acıyor" senine birlikte hissetmeye başladığım bir duygu. Annelik böyle bir şeymiş. Hatırlıyor musun ilk tırnaklarını keserken yanlışlıkla etini kesmiştim. Senden çok ben ağlamıştım... Aklıma geldikçe hala içim cız eder...

ve daha bir sürü ilkleri hep seninle yaşadım Meleğim..

Küçüçük varlığınla kocaman doldurdun hayatımızı, seninle "Ben"cilik öyle bir "BİZ"e dönüştü ki hayat eskisi gibi değil artık...

seninle öğrendim Meleğim, sen hasta olma ben olayım demeyi,
seninle öğrendim Meleğim, değişik bir şey yediğimde seninde yiyebilmen için onu yapmayı,
seninle öğrendim Meleğim, hayatın basit mutluluklardan ibaret olduğunu....

Birlikte öğreneceğimiz daha bir sürü şey var.... Hayatı seninle tekrar keşfetme şansını bana verdiğin için sana çok teşekkür ederim güzel kızım...

İYİ Kİ DOĞDUM MELEĞİM...

5 Ocak 2013 Cumartesi

Kolik mi?

Kızımla birlikte bambaşka bir dünyaya adım attım. Annelik dünyası.

Her şey hayal edilenden de öte muhteşem bir şekilde ilerliyor. Alışamayacağım, yapamayacağım dediğim her şey şimdi o kadar kolay ve sıradan geliyor ki tarif edemem. Hatta başlarda yaşadığım sıkıntılarıma şimdi gülüyorum. Evet hala zor, evet hala yorucu ama alışıyorsun zamanla. Ve artık anlıyorsun her ağlamanın aynı olmadığını....

- Çığlık şekline başlayan ve ingalarla devam ederek ağlıyorsa açlık,
- Bacaklarını çekerek ağrıyorsa gaz,
- Keyfi yerinde iken bir anda yüzünü buruşturup ağlıyorsa, pozisyonundan sıkıldı değişiklik istiyor...

Şuan yapabildiği tek şey ile kendini ifade etmeye çalışıyor ve bende onu can kulağı ile dinliyorum:)

Tabi hala çözemediğim halleri oluyor. Özellikle de akşam üzeri başlayan ve gece 2-3 e kadar devam eden nedensiz gaz sancıları. Kolik...
Doktor ilk söylediğinde kabul etmek istemedim. Ağlama krizi hep aynı saatlerde başlaması ve özellikle son zamanlarda kollarını da kasmaya başlayınca durumu kabullendim. Ama biliyorum ki bu dönem her bebeğin yaşadığı bir süreç.
Adı kolik yada başka bir şey gelişim sürecinin bir parçası. Biraz araştırdığımda fön makinası, elektrik süpürgesi gibi gürültülü seslerin bebeği rahatlattığı söyleniyor. Ben hiç birini denemedim. krizi başladığında emzirme aralarında onun kucağıma alıp başlıyorum evin içinde gezinmeye. Gezinirken de onunla konuşuyorum. Kendisi yokken yaptıklarımızdan ve onunla birlikte yapacağımız güzel şeylerden bahsediyorum. Hafifçe de sırtını ovuşturuyorum. En azından böylece belirli aralıklarla sakinleşmiş oluyor. Tabi bu şekilde kucağa ve kucakta uyumaya alıştı. İşin kötüsü sadece bende sakinleşiyor. Aynı yöntemi babası ve büyükler deniyor ama olmuyor. Şimdilik bu durumdan hiç şikayetçi değilim. Bence çok güzel bir duygu:) Büyükler "yandın sen ilerleyen aylarda çok yorulacaksın" deseler de ben inanmıyorum. Nasıl başladıysa öylede biter...

Hal böyle olunca hayatımızda bazı küçük değişiklikler oldu. Mesela akşam saati sinemaya gitmiyoruz da haftasonu sabah seanslarına gidiyoruz. Yada arkadaşlarımızda akşama kadar kalmıyoruz belli bir saatten sonra dönüş yoluna geçiyoruz. Dediğim gibi gerçekten küçük değişiklikler :)

Yaşadığım bu dönemden son derece memnunum ve her anımın tadını çıkarmaya çalışıyorum:)


21 Aralık 2012 Cuma

Anlatılmaz Yaşanması Lazım...

Hani derler ya "anlatılmaz yaşanır" işte bir bu 40 çıkana kadar ki süre öyle bir şey. Zor ama bir o kadarda muhteşem olduğu bana çok söylendi. Ama hep derdim ki ne kadar zor olabilir ki.... Yaşayınca anlıyor insan. Bambaşka duygular yaşıyorsun. Bir anda çok mutlu olup mucizenin varlığına şükrederken, bir anda kendini diplerde gözyaşları içinde bu nasıl bir hayat derken bulabiliyorsun.

Öyle bambaşka bir dünya ki;


Hayatın emzirmek, gaz çıkarmak, alt değiştirmek ve uyutmaktan ibaret... Tabi bunları yaparken uykusuz ve yorgun oluyorsun.

Eşin "yarın iş var" diyerek yatmaya gittiğinde, senin gözünden uyku aksa da onu uyutmadan yatamıyorsun.

Sonunda uyutmayı başarıp yatağına yattığında daha sen derin uykuya dalmadan onun uyanması ile aynı döngüyü tekrar yaşıyorsun.

Emzir, gaz çıkar, alt değiştir ve uyut...

Bütün bunlara rağmen; her gün, her saat, her dakika kızımın varlığı ile doluyor,gün nasıl bitiyor anlamıyorum bile. "O uyuduğu zaman sende uyu, dinlen" diyorlar. oysa benim için en büyük dinlenme, kızım uyurken onu seyretmek. Mimikleri, çıkardığı sesler sanki ilk defa keşfettiğim bir dünya gibi benim içimi heyecanla dolduruyor.

Zaman her şeyi unutturuyor, zorlukları unutmakta problem yok:)  Her anı o kadar güzel ki hiç birini kaçırmak istemiyorum.Gözümde bir kamera takılı olsa ve her anını kayıt altına alabilsem :)

Aslında yazacak çok şeyim var ama uyandı küçük hanım...

ve döngü başlar...

Emzir, gaz çıkar, alt değiştir ve uyut...