31 Mayıs 2012 Perşembe

Bim Bam Bom :)


   Bu sabah güne çok keyifli uyandım. Özellikle dışarıda güneş varsa ve bu ışıltılı havaya kuşlarda eşlik ediyorsa değmeyin keyfime. İşe giderken ayaklarım resmen yerden kesiliyor, yüzümde kocaman bir gülümseme ile arabama binmeden önce derin derin nefesler alıp güzel havayı içine çekiyorum:)

  Arabaya bindiğimde çalan ikinci şarkı buydu. Sesi sonuna kadar açtım ve sesim kısılana kadar eşlik etmeye başladım. :) Eski şarkıları dinlemek beni daha çok mutlu ediyor.

  Sizlerede iyi dinlemeler...

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Hamile Yogası

     3.ayımın bitmesini fırsat bilerek, önceden pilatesine gittiğim yerin hamile yogasına başladım bugün. Yoga ile ilk deneyimin oldu. Kardeşim sürekli gider ve çok rahatlattığını söylerdi. Gerçekten de pilatesten daha farklı, daha yavaş ve daha şifa verici... Duygusallığımın tavan yaptığı bu dönemde yoga hocasının söylediği her söz gözlerimi yaşarttı.

   Loş bir ortamda ve sakinleştirici bir muziğin hakim olduğu bir ortamdı. Selamlaşma ile başlayan ve nefes hareketleri ile devam eden yoga da  en güzel kısım bebeğimize gönderdiğimiz şifalar ve hocanın söyledi sözlerdi. Kendimize sıkıca sarılarak bebeğimize onu çok sevdiğimizi, sevgi ve güven dolu bir dünyaya geleceğini, korkmamasını fısıldadık. Yaptığımız her harekette sadece kızım vardı:) egzersizler nefes ağırlıklıydı ve kesinlikle zorlayıcı değildi.

Sizlerle bu güzel deneyimi paylaşmamın bir diğer nedeni, yoganın doğuma özellikle normal doğuma hazırlıyor olması. Çünkü yapılan yoga egzersizleri kasların gevşemesini ve gücünü belirgin bir şekilde arttirmaktaymiş.




 Bu arada yoga hocamız, hamilelik sürecinde suyun önemini egzersiz boyunca tekrarladı. Doktorum dışında bir de hocadan duymak işi ciddiye almam gerektiğini bir kes daha gösterdi. Çok şükür ki bulantılarım yok denecek kadar azaldı. Bu aralar tek sıkıntım yeterli soğuklukta su bulamamak. Özellikle şirketteki sular sürekli ılık. Su sebillerin ya arkadan düğmesi kapatılıyor ya da bazen çabuk bitiyor. Ilık suda midemi bulandırıyor. Bu sıkıntımı da çözersem bol bol su içebileceğim...



 Bu hafta içi uygun bir yer bulabilirsem hamile pilatesi denemek istiyorum. İkisinden  birini seçip sizlerle de ara ara paylasacagim:)


25 Mayıs 2012 Cuma

15. hafta:)

   Bu haftanın en güzel haberini aldım.Artık bebişimin cinsiyetini biliyorum. her ne kadar belirtiler kendini gösterse de doktor demeden insanın inanası gelmiyor:)

    Doktorumun bir fazlalık yok diyişini önce "he iyi herşeyi tam" diye anlayıp sonra jetonumun düşmesi dışında süreç çok heyecanlıydı. Başta kendini göstermedi. Doktorumun 15 dakika uğraşması sonucunda biraz yan döndü veeee kızzz dedi :)

   Mutluyum, mutluyuz....Eşimle doktordan çıktıktan sonra bir şaşkınlık içindeydik. Önce bir şaşkın şaşkın bakıştık ilk tepkimiz nasıl olmalıydı ki ve sonra gülmeye başladık :) Eşimin ben çok mutluyum demesi ile o kadar rahatladım ki kendimi kuş gibi hissettim. Bir kızımız olacak :) Bir KIZ...
  Ne kadar heyecan verici ne kadar tuhaf bir duygu olduğunu size anlatamam. Aklınızdan sürekli geçen  sağlıklı olsun, hayırlı olsun düşüncesine birde kız çocuğu nasıl olacak bu iş düşüncesi ekleniyor.

  Artık bebişimine "kızım" diye sesleneceğim. kızım , benim biricim , küçüçük kızım:)



22 Mayıs 2012 Salı

Kız mı? Erkek mi?

   Hamile olupta bebeğinin cinsiyetini merak etmeyen var mıdır? Özelliklede bebeği ile ilgili hayaller kurmaya başlarken kız mı acaba erkek mi düşüncesi ile boğuşan?
Birde çevre faktörü var ki hiç susmaz tıpkı iç ses gibi :)

Hamilelik sürecininde en sık sorulan sorulardan biridir. Hamile olduğunu öğrenen herkesin ilk sorusu;
-Kız mı yoksa erkek mi? sen ne hissediyorsun?
-Hayırlısı olsun sağlıklı olsun dersin,
-hadi hadi içinden geçen vardır derler.
Eee söylersin tabi gönlünden geçeni. Ama sonrasında küçük bir pişmanlık hissedersin, sanki içindekinden farklı bir cinsiyet söylediğinde onu üzdüğünü düşünürsün...

  Hele ki ben bu süreçte bariz belirtiler yaşayorum, mesela yemeklerin yanına turşu olmazsa olmaz ve bol tuz... Şirkette bunları tükettiğinde herkesin dediği Ayşe geliyor oluyor :) Helede tatlıya ıııyy dediğim anlarda birbirlerine bakıp Ayşe bu Ayşe kesin Ayşe diyorlar. Birde cildim çok bozuldu, güzelliğini alıyor diyenlerde sayıca fazlaca.

Anlayacağınız belirtilerim fazlası ile kız yönünde. Bu hafta cinsiyeti netleşecek. Heyecanla bekliyorum :)


20 Mayıs 2012 Pazar

Hayat güzeldir :)

Şimdiye kadar neden izlemrmişim dediğim ve sonunda hüngür hüngür ağladığım çok çok güzel bir film. Dün izlediğim bu filmin etkisinden hala kurtulamadım. Resmi gördüğümde gene gözlerim doldu.



Arka planında yahudi soykırırmını anlatan bu filme bu gözle bakmadan özünde anlatılmak istenen masum ve bir o kadar da gerçek olan "Ailesi için çok fedakarlık yapan bir babanın hikayesidir." temasına dikkat etmek gerekir.

1930'ların İtalya'sında Guido tasasız, kaygısız bir Yahudidir. Şehirdeki güzel bir kadına kur yaprak onunla evlenerek peri masalını başlatır. Guido karısı ve oğlu ile İtalya'yı Alman güçleri istila edene kadar mutluluk içinde yaşar. Karısı ve oğlu ile birlikte Yahudi kamplarına götürülen Guido, çocuğunu korumak için yaptığı sayısız özveriyi anlatıyor. Çocukluğu ve çocuk hayatında savaşların değil oyunların yer alması gerektiğini anlatan muhteşem bir filmdir. Guido bu yıkımı bir oyun gibi gösterir ve bu oyunun kazanma ödülü ise bir tanktır....


19 Mayıs 2012 Cumartesi

Lizbon'un Hayvanat Bahçesi

   Cumartesi sabahı başlayan Lisbon gezimiz Çarşamba akşamı son buldu. 5 günlük bir süre Lisbon için yeterde artar bile.

 Lisbon gezimin ilk gününü sizlerle paylaşmıştım. 2. gün pazar gününe denk geldi.
Sabah erkenden kalktık, otelde kahvaltımızı ettikten sonra otelimizde çok yakın olan Jardim Zoologico' ya gitmeye karar verdik.
Avrupa'nın en büyük hayvanat bahçesine gitmek ve en önemlisi hastası olduğum filleri görecek olmam bana hamileliğimi unutturdu, koşar adımlarla hayvanat bahçesinin yolunu tuttuk.


Yolda gördüğümüz köprü ayaklarındaki bu resimler hayvanat bahçesine yaklaştığımızın göstergesiydi:)




   Hayatım boyunca gördüğüm tek park, Gülhane parkı olduğu için bu parka girebilmek  benim için çok heyecan vericiydi. Sanırım aynı heyecanı benimle birlikte bebişim de yaşıyordu. Herkesin daha erken hissetmezsin dedikleri hareketleri hissettim tüm gün. Belirli aralıklarla gelip giden küçük dalgalanmalar, titremeler:)

Gelelim hayvanat bahçesinin eşsiz güzelliklerine:) 

 Maymunların püsküllü kralı:)

Çekirdek aile:)


En çok ilgimi çekende Flamingoların yuvaları oldu.





veee tek ayak üstünde uyuyan Flamingolar:)


İşte benim hayvanat bahçesine koştura koştura gitmemin tek nedeni, gördüğümde de bütün heyecanıma değdiğini fark ettim:) Resimlerde çok küçük görülüyorlar. Aslında o kadar büyük ve ihtişamlılar ki...




 Tabi ki onlarsız olmaz... Zarif Zürafalar:)


En güzel ve heyecanlı yanı da bu zarif zürafaları elle beslemek oldu:)


Hava o kadar sıcaktı ki Kanguru bile sıcaktan mayışmıştı...



  Aslında paylaşmak istediğim o kadar çok resim var ki elemesi çok zor oldu. Bu park için tek diyebileceğim, anlatılmaz yaşanır... 
 Sabah 9.30' da girdiğimiz bu muhteşem ötesi parktan saat 12.00 da ancak çıkabildik. Öğleden sonrada  arkadaşlar ile buluşup tekrar Lisbon meydanına gittik. 
Lisbon'a eşimin katılacağı bir konferans için gittik. Bu akşam düzenlenecek kokteyl ile konferans gezimiz başlayacak...


18 Mayıs 2012 Cuma

14. Hafta :)

   İnsanın yaşadığı yer gibisi yok, dün gece saat 23.30 itibari ile eve geldik. O kadar yorulmuşum ki geldiğim gibi yattım. Ama bu sefer de yorgunluktan uyuyamadım. Çok özlediğim yatağımda bütün gece sıkıntı çektim. Lisbon gezimi haftasonu yazacağım. 

  Bu hafta çok eğlenceli, çok mutlu ama bir o kadar da yorgun geçti. Herkesin bıçak gibi bir anda bitecek dediği bulantılar gerçekten de bitti. Bitmeyecek, hep böyle geçecek diye çok üzülüyorum. Korktuğum başıma gelmediği için çok çok mutluyum :)

  Hamileliğim boyunca hiç kabızlık sıkıntısı yaşamadım halde 2 gündür bir sıkıntı içindeyim. Önceleri bunu tatilde olmaya, değişik bir yer de hiç bilmediğim yemeklere ve farklı bir suya bağlamış olmama rağmen bugün internette baktım ki 14. hafta da yaşanan bir süreçmiş. Bu dönemde progesteraon hormonunun artması ile düz kaslarda oluşan gevşemeyle bağırsak hareketlerinde azalma olurmuş ayrıca büyüyen rahimde kalın bağırsak üzerinde baskı yaparakta bu şikayeti arttırırmış. Kendimi çok fazla dinlediğimin ve gözlemlediğimin farkındayım :) Bence bu da bu sürecin eğlenceli kısmı. Değişimi an be an yaşamak...

Ayrıca bu hafta gözle görülür şekilde karnım belirginleşti. Şirkette gören herkes "yoksa hamilemisin?" diye sormaya başladı. En güzeli de artık kendimi enerjik bir hamile gibi hisetmem oldu. Mutluyum :)  Bu arada bu belirginleşme son 5 günde oldu. Cuma akşama Portekiz gezisi için koyduğum pantolan, çarşamba akaşamı giymek istediğimde olmadı. İstanbul'a geldiğim gibi tüm pantolonlarımı denedim. Sonuç aynı... Hiç biri olmuyor. Biraz zorlasam kapanıyor ama ne geerk var sıkıntı yapamaya. Hem alışveriş içinde güzel bir bahanem var artık :)



13 Mayıs 2012 Pazar

Portekiz Yolcusu Kalmasın....

   Eşim ve ben uçak yolculuklarımızda havaalanına  erkenden gitmeyi çok severiz. Sabah 11.00'da olan uçuşumuz için gene erkenden oradaydık. Hem check-in sırası çok olmasan valizlerimizi bırakıyoruz, hemde geç kalma stresi olmadan rahatça geziniyoruz. Uçağın kalkış süresini beklemek bana büyük zevk verir. Özellikle gidişleri...  
    Havaalanları, her türlü kültürden insanın olduğu bambaşka bir dünyadır. Beklerken insanları seyretmeyi çok severim. Herkesin ayrı bir hikayesi vardır. Kendimce her biri için ayrı hikayeler yazarım, bazılarını eşime anlatım güleriz:) Bu sefer bebişime anlattım. Rahatlasın ve ilk defa yaşayacağı bu uçak heyecanında korkmasın diye.
   Kimileri hissetmem için erken olduğunu söylese de ben bebişimin hareketlerini hissediyorum. Sanki su dalgası gibi, elektrik çarpıyormuş gibi hafifi ve kesik kesik... Bu sefer uçağa, ya bulantım olursa ya gene kalp atışlarım hızlanırsa düşünceleri ile biraz gergin bindim. Sanırım bebişimde bunu hissetti, hareketleri bundandı. Çok şükür ki yolculuğum çok güzel geçti. İphone'u nasıl uçak moduna getirdiysem, kendimi de uyku moduna getirdim:) Böylece yolculuk hafif bulantılarla geçti. Bu şekilde başlayan yolculuğumdan sonra tatilimin de çok güzel geçeceğine emin oldum:)
   Havaalanından çıktığımızda saat 15.30 olmuştu. Bu arada Portekiz, Türkiye'den 2 saat geri. İlk izlenimin "Türkiye gibi " demek oldu. Hava kapalı ama çok basıktı, her yer yeşillik ve Türkiye de olduğu gibi duvarlarda yazılar var. New Orleans'dan sonra birde burada görmek. Şaşırdım biraz....

   Otele yerleşir yerleşmez hemen kendimizi dışarı attık. Öncesinde otele gider biraz yatarım diyen ben duramadım hemen çıkmak istedim. Sanırım bebişim benden daha hevesliydi çünkü yorgunluk hissi vermedi. Aksine dışarı çıkmak istercesine gene içimde kıpır kıpırdı:)

  Hava basık olmasına rağmen çok sıcaktı. İlk iş otele yakın olan metroya binerek Lizbon meydanına inmek oldu. Meydandan denize doğru yürüdüğümüzde ilk gözümüze çarpan bu büyük metal asansör oldu. 1902'de Eifell'in öğrencilerinden biri tarafından inşa edilmiş. Bu dev asansörle 32 metre yükseğe çıkılarak şehrin muhteşem manzarasına tepeden bakılabiliyormuş. Uzunca bir kuyruk olduğu için beklemeden etrafta tur atmaya devam ettik. Gün boyunca koşturmacanın içinde uzun süredir su içmediğimi farkettim. Bunu da gene bebişimin midemi bulandırmasıyla anladım. Hemen bir yerden su aldık, tadı bile bir tuhaf olan bu sudan kana kana içtiğim halde içinin yangınlığı geçmedi. Tabi başta iyi gelen çok su içme durumu daha sonra açlığında etkisiyle daha da midemi bulandırdı. Yemek olarak sadece patates kızartması yiyebildim. Yemek için oturduğumuzda çok yorulmuş olduğumu farkettim. Daha fazla gezemeden yarın içinde enerji toplayalım diyerek otele geri döndük ve erkenden yattım:)


  

11 Mayıs 2012 Cuma

Hüzünlü Bir Gün...

   Bugün günlerden cuma, gün biraz hüzünlü başladım.

  Hayatım boyunca güne hep şarki söyleyerek başlamışımdır. Özellikle işe giderken sabahları, arabada radyoyu sonuna kadar açar yol boyunca bağıra bağıra şarkı söylerim ki bu beni çok mutlu eder... Bu güzel sabahlarımda artık yanlız değilim. Önce bebişime günaydın der, biraz onunla konuşur sonrada başlarız şarkı söylemeye.


  Bugünün diğer günlerden farkı ise ani bir duygusal geçiş yaşamam oldu. Yolda giderken hızlı bir yarış motoru yanımdan geçtiği gibi gözden kayboldu. Onu görmemle hıçkıra hıçkıra ağlamam bir oldu :(  İnsan şrkı söylerken bir anda ağlamaya başlarmı? üstlik birde araba kullanyorum. Görenlerin deli dediğine eminim.Hem ağlıyorum, hemde ona kızıyorum. Sanki beni duyacak...

   Bu kadar ağlamamın nedeni, 2007 yılında motorsiklet kazasında kardeştende öte bir dostumuzu, Aytek'i kaybetmiş olmamız... Acısı hala dün gibi taze. Tabi bu duygusal değişim ile Aytek'in biz evlendiğimizde doğacak çocuğumuzla ilgili söyledikleri geldi aklıma :( Aytek göremeyecek diyip daha da  bir hüzünlendim ve  ağladım, ağladım,ağladım....
    Bu hüzünlü durumdan, bebeğiminde etkilenecek olması düşüncesi aklıma hemen geldi de çabuk toparladım kendimi. Şimdi çok daha iyiyim.

  Bebişimin Aytek amcasını göremesini isterdim,  onun gülüşünü duymasını...


"Cennetin yakışıklısı Aytek Güleray her zaman kalbimizdesin."

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Balayı mı Başlıyor? :)

    Günlerden çarşamba, İnternette  gezinirken "Hamileliğin Balayı Dönemi" ifadesini gördüm ve çok hoşuma gitti. 4. ayın başlarında başlayan ve daha çok 2. trimester diye geçen dönemmiş. Bulantıların azaldığı ve en önemlisi uyku halinin bittiği bir dönem:) Gerçi gün geçtikçe hisetmeye başladığım bulantılarımın azalması beni çok mutlu ediyor, kokuya hassasiyet devam etsede, bulantıların  azalması olumlu bir gelişme:) Çok mutluyum, zaten hayatım boyunca hep mutlu bir insan olmuşumdur ama bu aralar yaşadığım mutluluk hissi paha biçilemez. Canımın bir şeyler çekmesi ve bunu iştahla yiyebiliyor olmak çok çok güzel....

   Balayı başlasın bakalım :) Heyacanla bu sürecin tadını çıkarmayı bekliyorum. Bu arada heyecanlı olmamın bir diğer nedeni de cumartesi sabahı Portekiz' e uçuyoruz. Tabi bu durum ailelerin pek hoşuna gitmedi. " Hamile halimle ne işim varmış, otur evinde bebeğini bekle "gibi daha neler neler:) gülüp geçtik :)

  6,5 yıllık evliyim ve eşimle en büyük zevkimiz, her fırsatı geziye dönüştürmek. Gezilerimizi araba ile yapmayı severiz. Özellikle Türkiye sınırları içinde kesinlikle uçak kullanmayız. Arabaya atlar, geze, geze yollarımızı kat ederiz. İstediğmiz yerde yer, istediğimiz yerde dururuz:) Yurt dışında da uçaktan indiğimiz gibi arabanızı kiralar gezmeye başlarız:) Durum böyle olunca karşıma ilk fırsatı kabul ettim. Evet hamileyim, evet süreci biraz zor atlatıyorum. Ama konu gezmek olurca akan sular durur:) Umarım tatilim çok güzel geçer de size doyasıya anlatırım....


8 Mayıs 2012 Salı

13 Hafta 3 günlük :)

   Gitgide azalan bulantılarım yerini mide şişkinliğine ve hazmetme sorununu bırakıyor. Her an bulantı olacak korkusu ile az yemeye çalışarak aç kalsam da midem davul gibi şişiyor. Hamileliğim pek belli olmadığı için sevinerek giymeye devam ettiğim kot pantolonlarının düğmelerini açmak zorunda kalıyorum. en az yarım saat arkama yaslanarak oturmak zorunda kalıyorum. Bu da yeni başlayan bir süreç:) Gün be gün bir şeyler oluyor ve yeni şeyler keşfediyorum.


    Küçükken en büyük hayalim soğancı ile evlenmekti. Hamilelik öncesine kadar da ekmek arası beyaz soğan yemeye bayılırdım. Hamile diğer arkadaşlarım et ya da tavuktan tiksinirken ben soğandan tiksiniyorum. Evde soğanı kavurmak bir yana azıcıkta olsa bir kesik atılsa dayanılmaz derecede midem bulanıyor. Aynı şekilde sarımsak kokusu da beni alt üst etmeye yetiyor. Düşüncesi bile yetti...

13. Hafta :)

    Mucizenin oluşumu hayretler içinde bırakıyor beni. Vücudum kendini o kadar güzel bu sürece hazırlıyor ki kendimi izlemekten başka birşey yapamıyorum:)
    İnternette bazı siteleri incelerken "12 hafta sonunda kahverengi çizgi oluşmaya başlar" ifadesini görünce kendi kendime biraz güldüm. Bu kadar da zamanı belli olur mu diye. vee bu hafta 13+2 olan bebişim için vücuduma krem sürerken çizgi gördüm. şaşırdım 1 hafta öncesine kadar hiç bir şey yokken şimdi  göbeğimin altında hafif kahverengi bir çizgi belirmiş ve doğuma kadar da göbek üstüne kadar çıkarak koyulaşacakmış.
  Bir rivayete göre çok eskiden ebeler bu çizginin koyuluğuna  ve uzunuluğuna  göre doğumun yaklaşıp yaklaşmadığını anlarlarmış. Ne kadar doğru bilinmez ama eminim bu daha bir işaret:) Bilimsel olarak hiç bir açıklaması yokmuş, oluşur ve doğumdan sonra da kaybolurmuş.


5 Mayıs 2012 Cumartesi

12. Hafta :)

   Bugün günlerden cumartesi vee bebişimi görmeye gittik. Ayda bir olan bu buluşma günlerini heyecanla bekler oldum. Bugün  itibari ile 6 cm. Büyümesi o kadar hızlı ki hayretler içinde takip ediyorum. Mutlu ve heyecanlıyım.  Doktorum Melih bey  çok rahat bir. Rahatlığı beni de rahatlatıyor. Hamileliği hastalık gibi göstermiyor, hayatımda bir dönüm noktası olan bu süreci rahat atlatmamı istiyor :)

  Hamileliğimin ilk haftalarında Dr.Melih bey yurtdışında olduğu için başka bir doktora gitmek zorunda kaldım. 2 kere görünmek zorunda kaldığım bu doktor hamileliği bir hastalık gibi gösterdi. Her şey yasak.... Kabul ediyorum ilk 3 ay çok önemli ve fazlaca dikkat edilmemesi gereken bir süreç. Özellikle hızlı hareket etmemek, kolları fazla yukarı kaldırmamak, ağır taşımamak gibi. Hatta 7. hafta yaşadığım küçük bir kanamayı bu doktor düşük tehlikesi var diyerek 10 günlük rapor vermek istedi. Düşüğü engelleyici Progestan diye bir hapı da verdi. Bir kaç gün hapa başladıktan sonra Melih bey gelir gelmez ona da göründüm ve tutunma kanamaları bunlar çok normal dedi :) O günden sonra da Melih bey dışında başka bir doktora da gitmedim. gitmem de.... Dr. Melih Gündüz, doktor bulamayanlara kesinlikle tavsiye ederim.

Bu gidişimizde ikili tarama testi yapıldı. Ense kalınlığı ölçüldü ve kan testi yapıldı. Sonuçları bu hafta içinde alacağım. İçin çok rahat  sonuçların iyi çıkacağına eminim.
Doktorum cinsiyet tahmininde bulunmak istedi ama ben istemedim. 1 ay ki gidişimde kesin olarak öğrenmiş olacağız. 1 ay daha heyecanlı bir bekleyiş olacak. Kız mı? Erkek mi?

4 Mayıs 2012 Cuma

11. Hafta :)

   Gelişmeleri hayranlık içinde izlemeye devam ediyorum. mucizenin oluşumu insanın aklının alamayacağı büyüklükte ve bu bana heyecan veriyor.

   Normalde zaten duygusal bir insanımdır. Tam bir yengeç. Hüzünlü bir olaya ağladığım gibi, mutluluktan çok rahat ağlarım... Sanırım şimdilerde biraz daha duygusallaştım. Her sabah işe giderken yolda bebişi ile konuşan ve her konuşmasında ağlayan tek insan benim sanırım. Şuan bile aklıma geldiğinde bile gözlerimin dolmasına engel olamıyorum. Ama gözyaşlarımın hepsi mutluluk gözyaşları :)

  Bu hafta biraz hüzünlü bir hafta benim için, çalıştığım iş yerinden 2 kişi ayrıldı. Aile gibi olduğumuz,sanki hep bir arada olacağımız kişilerden ayrılmak çok zor oluyor.  Hele de bu dönemde... Kendimi japon çizgi filmlerindeki kızlara dönüştürmemek için zor tuttum. Ayrılışlarını görmek çok zor, ama asıl zor olanı yokluklarına alışmak olacak.


  11. haftada  kendimde gözlemlediğim en belirgin olay, tırnaklarımın hızlı bir şekilde uzaması:) Birde saçlarım, eskiden çabuk uzasın diye bir sürü yağlar sürdüğüm saçlarım şimdi çok hızlı bir şekilde uzuyor. Bu arda bulantılarımda biraz azaldı. Sanırım birazda yöntemleri buldum. Çok çeşit yemiyorum, salata gibi çiğ besinleri kesinlikle tüketmiyorum. Çorba içmiyorum. Bulantım arttıran yemeklerden biri. Pilav ve makarna çeşirleri hala ilk tercihim:)
  Birde bu aralar kivi den sonra ikinci meyvem erik oldu:)